AİLE HUKUKU, GENEL HUKUK
Giriş: Ziynet Eşyalarının Hukuki Önemi
Evlilik birliği ve özellikle boşanma davaları kapsamında, ziynet eşyaları sıklıkla uyuşmazlıklara konu olabilen değerli eşyalardır. Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) ziynet eşyalarına ilişkin doğrudan bir düzenleme bulunmasa da, Yargıtay içtihatları ve yerleşik uygulamalarla hukuki çerçevesi çizilmiştir. Bu makalede, ziynet eşyalarının hukuki niteliği, mülkiyeti, ispat yükü ve boşanma süreçlerindeki durumu detaylı olarak incelenmektedir.
Ziynet Eşyalarının Hukuki Tanımı ve Niteliği
Ziynet eşyaları, geleneksel olarak nişan ve düğün törenlerinde geline takılan altın, bilezik, kolye, küpe gibi değerli madenlerden yapılmış süs eşyaları olarak kabul edilmektedir. Yargıtay içtihatlarında, ziynet eşyasının kişisel eşya niteliği taşıdığı ve özellikle kadına özgülenmiş olduğu sıklıkla vurgulanmaktadır. TMK’nın mal rejimlerine ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde, ziynet eşyaları kural olarak kadının kişisel malı sayılmaktadır (TMK md. 220/1-b). Bu durum, edinilmiş mallara katılma rejimi içerisinde bu eşyaların mal paylaşımına dahil edilmemesi sonucunu doğurmaktadır.
Bir eşyanın ziynet eşyası olup olmadığının tespiti yapılırken, eşyanın değeri, niteliği, kullanım amacı ve yerel örf ve adetler dikkate alınmaktadır. Örneğin, düğünde takılan cumhuriyet altını veya bilezikler ziynet eşyası kabul edilirken, araba anahtarı, para veya ev eşyaları ziynet eşyası kapsamında değerlendirilmemektedir.
Mülkiyet ve İspat Yükü
Düğün veya nişan törenlerinde geline takılan ziynet eşyalarının, kim tarafından takılmış olursa olsun (gelin veya damat tarafı), kadının kişisel malı olduğu Yargıtay’ın istikrarlı görüşü ile benimsenmiştir. Bu eşyalar üzerinde kadının tek başına tasarruf hakkı bulunmaktadır. Erkeğe takılan ziynet eşyaları ise kural olarak erkeğin kişisel malı sayılmaktadır; ancak düğünde takılıp geline teslim edilenlerin de gelinin kişisel malı olduğu kabul edilmektedir.
Ziynet eşyalarının mülkiyetine ilişkin bir uyuşmazlık ortaya çıktığında, ziynet eşyasının varlığını ve kendi kişisel malı olduğunu iddia eden tarafın, bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu belirtilmektedir. Ancak, yaygın uygulamada ve Yargıtay içtihatlarında, geline takılan ziynet eşyalarının kadının kişisel malı olduğu kabul edildiğinden, aksini iddia eden tarafın, yani genellikle kocanın, bu eşyaların kadına ait olmadığını veya rızasıyla ortak ihtiyaçlara harcandığını ispatlaması gerekmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 190 uyarınca, ispat yükü iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
- İspat için tanık beyanları, düğün/nişan fotoğraf ve video kayıtları, banka dekontları, eşyaların saklandığı kasa kayıtları gibi deliller kullanılabilmektedir.
- Özellikle, ziynet eşyalarının evlilik birliği içinde satılarak ortak ihtiyaçlar için harcandığı iddiasının, bu eşyaların kadının rızasıyla ve evliliğin devamı için kullanıldığına dair somut ve güçlü delillerle ispatlanması beklenmektedir.
Boşanma ve Ayrılık Durumunda Ziynet Eşyaları
Evlilik birliğinin boşanma veya ayrılıkla sona ermesi durumunda, kadının kişisel malı olan ziynet eşyalarının iadesi veya bedelinin ödenmesi talep edilebilir. Bu talepler, genellikle Aile Mahkemelerinde açılan ‘Ziynet Eşyalarının Aynen İadesi Davası’ veya ‘Ziynet Eşyalarının Bedelinin Tahsili Davası’ aracılığıyla ileri sürülmektedir.
Ziynet eşyalarının evlilik birliği içinde, eşlerden biri tarafından bozdurulması veya harcanması durumunda ortaya çıkan hukuki sorunlar şunlardır:
- Rıza Dışı Harcama: Ziynet eşyalarının kadının rızası olmaksızın veya zorla elinden alınarak bozdurulması halinde, kadının bu eşyaların aynen iadesini veya dava tarihindeki bedelini talep etme hakkı saklı kalmaktadır. Yargıtay kararlarında, ziynet eşyalarının ‘ortak ihtiyaçlar için bozdurulduğu’ yönündeki savunmanın tek başına yeterli olmadığı, kadının açık ve kesin rızasının varlığının ispatlanması gerektiği vurgulanmaktadır.
- Rızai Harcama: Eğer ziynet eşyaları kadının serbest iradesi ve rızasıyla, evlilik birliğinin ortak ihtiyaçları için bozdurulmuş veya harcanmışsa, kadının iade talebi reddedilebilir. Ancak, kadının rızasının bulunduğuna dair ispat yükü, bu durumu iddia eden tarafa, yani genellikle kocaya aittir. Bu rızanın yazılı delillerle veya güçlü tanık beyanlarıyla ortaya konulması gerekmektedir.
- Aynen İade mi, Bedel mi?: Ziynet eşyası alacak davalarında davacı, ziynet eşyalarının aynen iadesini veya eğer iade mümkün değilse (eşyaların satılması, kaybolması vb.) dava tarihindeki rayiç bedelinin ödenmesini talep etme hakkına sahiptir. Bedel talebi durumunda, eşyaların dava tarihindeki piyasa değeri bilirkişi incelemesi ile belirlenmektedir.
Zamanaşımı ve Görevli Mahkeme
Ziynet eşyalarına ilişkin davalar, Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) düzenlenen genel zamanaşımı hükümlerine tabi olup, 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaktadır (TBK md. 146). Bu süre, boşanma kararının kesinleştiği tarihten veya ziynet eşyalarının elden çıkarıldığının öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Davanın bu süre içerisinde açılması gerekmektedir.
Ziynet eşyalarının iadesi veya bedelinin tahsiline ilişkin davalarda görevli mahkeme, Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri Aile Mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakmaktadır.
Yasal Uyarı ve İletişim
Bu makalede sunulan bilgiler, ziynet eşyalarına dair genel hukuki bilgilendirme amacı taşımakta olup, somut olayın özelliklerine ve mevcut Yargıtay içtihatlarına göre farklılık gösterebilecek hukuki sonuçlar doğurabilir. Her somut durum kendi özelinde değerlendirilmeli ve uzman bir hukukçudan destek alınması büyük önem arz etmektedir. Hukuki danışmanlık veya vekalet hizmeti almak için web sitemizdeki iletişim sayfasını ziyaret edebilirsiniz: yunusaldanmaz.av.tr/iletisim/